Özgül Öğrenme Güçlüğü(ÖÖG); çocukların okuma, yazma ve matematik gibi alanlarda kendi yaşıtlarının düzeyinden geride olmasıdır. Öğrenme güçlüklerinden en çok bilineni; Disleksi’dir. Disleksi; okuma alanında yaşanılan zorluktur. Okurken konsantre olamama, hece atlayarak okuma, harfleri karıştırma, kelimeleri tersten okuma gibi sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Günümüzde en çok bununla ilgili kamu spotları, makaleler ve seminerler verilirken, Disleksinin aslında tek öğrenme güçlüğü algısı ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra öğrenme güçlüğünün iki tipi daha bulunmaktadır.
Disgrafi; yazma alanındaki güçlüktür. Yazı yazarken hızlı yorulma ve sıkılma, noktalı ve noktasız harfleri karıştırma, birbirine benzeyen harfleri karıştırmadır. Örneğin,(b/d,s/z), kelime yazarken harf atlama ya da fazladan hece ekleme Disgrafi’ye örnektir. Bir başka öğrenme güçlüğü ise; Diskalkuli’dir. Kalkuli kelimesinden de anlaşılabileceği gibi bu, matematik alanında yaşanılan güçlüğü temsil eder. Bu güçlükte; matematiksel terimleri anlamada zorluk, dört işlemde sorunlar, çarpım tablosunu yavaş öğrenme ve zorlanma görülür. Öğrenme güçlüklerinin her tipinde görülebilen bazı özellikler vardır; zaman kavramında sorun(dün ve yarını karıştırma, saati öğrenmede zorlanma), yönleri karıştırma ve mevsimleri/ayları karıştırma gibi.
Eskiye göre bu güçlükleri ayırt etmek ve yardım talep etmek daha kolaylaşmış olsa da hala öğrenme güçlüğü olan çocuklara “Tembel, yeterince dikkatini vermiyor, Çok çalışsa yapar” gibi klasik anekdotlarla baskı uygulanmaktadır. Burada belirtmeliyiz ki, çocukta tespit edilen bir öğrenme güçlüğü yoksa ama derslerinde sıkıntı yaşıyor ve çalışmıyorsa bunun başka bir sebebinin olabileceğini ve zorlayarak değil nedenini anlayarak üstesinden gelinmesi gerektiği önerilir.
ÖÖG’yi ilk, okuldaki sınıf öğretmenleri ve rehberlik servisi fark edebilir. Eğer bir öğrenme güçlüğü şüphesi varsa çocuk bir psikoloğa yönlendirilir. Tanı almış çocuklara, psikologlar ve pedagogların hazırladığı, çocuğa uygun bir program uygulanarak eksikleri belirlenir, üzerine çalışılır ve çocuğu olabildiğince kendi yaş grubuna yakın düzeye çıkartılır. Gerektiğinde bir çocuk psikiyatristi ile de ekip çalışmasına gidilebilinir. Aileler; psikolog ve okuldaki öğretmenlerle her daim iletişim halinde olup, birlikte çalışma programının üzerinden gidilmesi çocuk için daha anlaşılır olur. Aynı zamanda çocuğun hep eksiklerini değil güçlü yanlarını da fark etmek ve o güçlü yanlarının olduğu konularda teşvik etmek çocuğun özgüvenini destekleyecektir.
Ne kadar erken fark edilip çocuğa bir çalışma programı uygulanırsa, gelişimi o kadar hızlı ve etkili olur. Özel Öğrenme Güçlüğü bir hastalık değil, adı üstünde öğrenmede zorlanmadır, hastalık gibi görülüp çocuğa da hasta gözüyle bakılmamalıdır.