Her uçağa binişimde host ve hosteslerin acil durumlarda neler yapılması gerektiğine dair verdikleri bilgileri aynı dikkatle izlerim. Her seferinde de bir noktada aklımdan aynı şey geçer. Hani oksijen maskesi takmak gerekirse, önce kendinizinkini sonra çocuğunuzunkini takmanız konusunda uyarırlar ya, tam o noktada hep bazı çağrışımlar yapar beynim.
Ne zaman bir genç arkadaşım psikolojik danışma almaya gelse (getirilse aslında), anneyle ve mümkünse babayla da görüşmek isterim. Pek çok zaman da anneyle yaptığım görüşme, annelerin şu söylemiyle son bulur “aslında ben de hiç iyi değilim, yardım almam gerekiyor biliyorum ama işte…”. “Oksijen maskenizi önce kendinize sonra çocuğunuza takınız”…geçer aklımdan.
Psikolojiye, pedagojiye ilgi duyanlarınız anne-babanın çocuk üzerindeki etkileri hakkında kuşkusuz bilgi sahibidirler. Ama sanırım, zaman zaman bu etkilerin en önemlilerinden birinin “hayatından memnun olan veya olmayan ebeveyn modeli” olduğunu atlıyorlar. Çocuklar sadece günlük davranışlarınızı değil, hayata karşı tutumumuzu, problemlere nasıl yaklaşıp, çözmek adına neler yaptığımızı da yakından gözlerler. Sizin sürekli yarına ertelenen bireysel ihtiyaçlarınız da çocuklarınız tarafından izlenir, öğrenilebilir ve kopyalanabilir.
Öfkeyle başa çıkmada veya kendini ifade etmekte zorluk yaşayan bir annenin, işte yaşadığı gerilimi orada çözmekte zorlanarak gelip ailesinde olup bitene aşırı tepki veren bir babanın çocuklarına farkında olmadan öğrettikleri bazı şeyler var. “Aslolan sensin, ben iyi olmasam da olur” anlamına gelen mesajların çocuklara yükledikleri inanılmaz bir sorumluluk var. Sürekli kaygı duyan yetişkin, dünyanın kaygı veren bir yer olduğu mesajını veriyor olabilir…vs
İşte tüm bu nedenlerle, siz oksijensiz kaldığınızda hayat çocuğunuz için de daha zorlaştı demektir.
Saygılarımla
Uzm Psk Dan.
Bengü Büyükdere