Her anne baba çocuğunu iyi yetiştirme çabasındadır. Çocuğun erdemli ve ahlaklı bir birey olarak hayatta yer alması en az iyi bir öğrenim görmesi kadar önemsenir. Çocuğun okul öncesi çağı dediğimiz bu döneminde dil gelişimi ciddi bir hız kazanır. Özellikle 2 yaş ve sonrası artık çocuğun duyduklarını dışa aktardığı bir dönemdir. Karşılıklı olarak iletişimimizin arttığı, geliştiği ve keyif alındığı bu süreç de böylelikle başlamış olur. Çocuğun ana dili ile ilgili pek çok yeni kelimeyi öğrendiği bu dönemde, küfür ve argo kelimelerin de çocuğun kelime dağarcığına girdiğini görebiliyoruz. ( bazen şahit olarak, bazen bilakis öğretilerek) Önemli olan çocuklarımızı bu kelimelerle karşılaştırmamak değildir. Çünkü bu kontrol edilemeyecek bir durumdur. Hayatın bir döneminde çocuğumuzun, bu kelimelere karşı bir karşıya gelebileceği mutlaka bir ortamda olacaktır. Asıl yapılması gereken şey anne ve baba olarak bu kelimeleri söylediğinde olan tutumlarımız ve davranış şeklimizdir. Bazı ailelerin, küfür ve argo sözleri küçük yaşlarda çocuklarına öğrettiğine veyahut tekrarlattığına şahit olmuşuzdur. Bu ileride çocukta mutlak bir hasar bırakır ve psikolojik sorunlara yol açar diye bir iddiamız olamaz. Ancak insan sosyal bir varlıktır; ve çevreyle uyumlu ilişki kurmak karşılıklı pek çok şeyi içerir. Bunlardan biri de iletişim becerimizdir. Küfre ve argo sözcüklere alışmış bir dile sahip olan birey, dış dünya denilen iş, arkadaşlık, eş yani aile içinde ne kadar olumlu ve uyumlu bir ilişki sürdürebilir.
Okul öncesi çağı çocukları, kelimelerin soyut anlamlarını bilmedikleri için küfür veya argo duyduklarında bunun olumsuz olduğunun yargısına varamazlar. Model alma yolu ile öğrendiklerinde de, kelimenin değişik olması sebebiyle ( sık duymadıkları için ) kullanmak isterler. Bu elbette bulaşıcı anlamını içermez. Burada asıl önemli olan kısım, biz yetişkinlerin verdiği tepkidir. Küfür söylemeyi aile eğer kendisi teşvik etmemiş ise, yani çocuk bu sözleri ev dışından öğrenmiş ise, bizlerin vereceği tutum ve davranışlar, bunun ya artmasına ya da sönüp yok olmasına imkân verir. Okul öncesi yaş aralığındaki çocuk için, yetişkin olarak bu sözleri ilk kez duyduğumuzda bunu ignore etme yoluna gidebiliriz. Yüz ifademizde ve ses tonumuzda bunu destekleyecek yönde olursa, yani panik yapmak veya kızgın ifade takınmamak, hiç işitmemiş gibi davranmak, gülmemek ilk yapılacak müdahaledir. Eğer ki çocuğumuz bunu ısrarla söylemeye devam ediyor ise ona ‘’Yeni bir kelime öğrendiğini anladığınızı bunu söylemek isterse evinizin bir köşesinde ( koridorda bir köşe v.b.) rahatlıkla söyleyebileceğini anlatabilirsiniz’’. Ailesinden izin almış olan çocuğun derdi, yalnızca kelimenin tekrarı yönünde olduğundan ve bunu da gerçekleştirecek uygun bir yer sunulduğundan çocuk küfürlü sözün veya argo kelimenin aslında çok da üzerinde durulacak bir konu olmadığını anlayıp kelimeyi geri hafıza da tutacaktır.
Amaç küfür veya argo söz bilmemek değil, kullanıp kullanmamayı seçmektir. Yine ailelerin ‘’ Bu kelime ayıp, bak çok günaha giriyorsun, senin ağzına hiç yakışmıyor , Şimdi kaka çocuk oldun ‘’ tarzındaki sözlerinin hepsi soyut bir anlam içerir. Çocuğun bu sözlerimizi anlaması ve yorumlaması mümkün değildir. Bu yüzden ailelerin çocuklarına vereceği en önemli ders önce kendi sözlerine hakim olup, iyi model oluşturma yönünde olmalıdır. Sosyal medyada küfür ve argo sözlerin bulunduğu videolar, herkesi içine almasa da bazı kişiler tarafından eğlenceli bulunabilir. Toplumdaki eğlence anlayışı elbette ki kişiden kişiye farklılıklar gösterecektir. İnsan hayattaki streslerini azaltmak, yaşamdan keyif almaya çalışmak için değişik tercihlerde bulunur. Örneğin, hobi edinmek, sosyal aktivitelere katılmak, mizahı hayatına katmak gibi. Sanırım buradaki videoların bazı kişiler tarafından komik gelmesi de bu yüzden. Ancak, hayata bakışımız ve eğlence anlayışımız, insanların eksikliklerine veya düştükleri kötü pozisyonlara ( annesini döverek küfreden küçük çocuktaki gibi) gülme yönünde ise, aslında bunun kendimizdeki eksikliklerin göstergesi olduğunu bilmemiz gerekir. Bu açıdan kendimizi iyi değerlendirmeliyiz. İnsan neleri seçtiğine, nelerden zevk aldığına ve yaşamda kendinin daha çok farkına vardığında bu tarz beğenilerin ve videoların prim yapmayacağının kanaatindeyim.