Alkol Bağımlılığı, çoğunlukla genetik yoldan geçen biyokimyasal bir bozukluktur. Ancak yüksek dozda ve çok sık alkol tüketimine bağlı olarak geliştirilen alkol bağımlılığı da yoğunlukla görülmektedir. Bunların yanı sıra psikolojik ve sosyal baskılar, hastalığı etkinleştirici sebeplerdir.
İnsanoğlu geçmişten bu yana bağımlılık yapıcı maddeleri kullanma eğilimindedir. Geçmişten bu yana gelen bu etkilerden dolayı bir madde, alkol madde alt kültürü oluşmuştur. Çok geçmişe dayanmaktadır bunun başlangıcı ve günümüzde baktığımız zaman zorlayıcı yaşam olaylarıyla başa çıkamayan ya da bunlarla başa çıkmakta zorlanan insanlar kendilerine yanlış olarak alkol ya da madde kullanma yolunu seçmektedirler ve bunu bir stresle başa çıkma yolu olarak kullanmaktadırlar. Bu yol bir süre sonra, kişiliği yatkın insanlarda daha doğrusu bu alt kültüre girdikten sonra, yatkın kişilikteki insanlarda, bir süre sonra önce alışkanlık sonra bağımlılık ortaya çıkmaktadır. Günümüzde özellikle alkol ve madde kullanım yaşının gerçekten çok fazla düştüğünü görüyoruz. Mesela, arkadaşlar arasında gruptan dışlanmamak için ya da kendisine toplum içerisinde bir yer edinmek için, bazen de meraktan dolayı, bir kere denemekten bir şey çıkmaz diyerek, gençler arasında alkol ve maddenin çok fazla kullanıldığını görüyoruz. Yalnız bu kullanım bir süre sonra, dediğim gibi önce alışkanlığa sonra bağımlılığa yol açmaktadır. Alkol ve madde kullanımı yaş olarak günümüzde oldukça düşük yaşlarda başlamaktadır. 18 yaşlarında,17 hatta daha düşük yaşlarda bu maddelerin kullanıldığını biliyoruz. Özellikle aileler bu konuda aslında çok iyi eğitilmelidir, çocuklarını çok iyi takip etmelidirler. Belki merak edilen bir konu, çoğu zaman bize sorulan bir soru vardır, ben çocuğumun madde kullandığını nasıl anlarım ya da bunu nasıl önleyebilirim. Bu konuda çocukları çok iyi incelemek, değerlendirmek gerekiyor. Çocuktaki herhangi bir davranış değişikliği, okul başarısızlığı, önceden olmayan bir okul başarısızlığı, eve geç gelmeler, arkadaş ortamı değiştirme istekleri gibi bazı zaman, ortada bir sorun var, diye düşünmek gerekir. Tabiki bu alkol ya da madde kullanıldığı anlamına hemen gelmez ama o genci o çocuğu incelemek için, dikkatli olmamız gerektiğini bize ortaya koymaktadır. Bu nedenle ailelerin bu konuda çok bilinçli olmaları ve çocuklarınız çok iyi bir şekilde takip etmeleri gerekmektedir. Alkol bağımlılarında alkole karşı fiziksel bir duyarlılığın yanında bütün istenmeyen sonuçlarına rağmen sadece irade gücüyle yenilemeyen bir içme arzusu vardır. Yani bu kişiler alkole bağlı olarak yaşadıkları kötü sonuçlardan ders almazlar hatta başlarına gelenlerin gerçek nedeninin alkol olduğunu inkâr ederek teselliyi yine alkolde ararlar. Alkol ve madde aslında başa çıkmanın, streslerle, travmalarla başa çıkmanın bir yolu olarak başladıktan sonra kişi için başlangıçta doğru bir başa çıkma yolu olarak algılanır ancak bir süre sonra bu maddenin ya da alkolün yaşatmış olduğu olumsuzluklar başladıktan sonra kişi çözümsüzlüğe girdiğini yavaş yavaş farkeder ve bu çözümsüzlük içerisinde, artık olay bağımlılık haline gelmişse, o alt kültüre girdikten sonra kişinin buradan kurtulması ve çıkması çok da kolay olmayacaktır. O nedenle koruyucu önlemler alınması gerçekten çok önemlidir. Özellikle gençlik çağlarında, okullarda ve ailelerin bu konuya çok titizlikle eğilmeleri, bu konuda ailelerin bilgilendirilmesi, çocukların bilgilendirilmesi çok önem arz etmektedir. Çünkü bir defa böyle bir alışkanlığa sahip olan bir insanın alkolü ya da maddeyi bırakması çok da kolay olmayacaktır. Bu nedenle koruyucu önlemler almak bizim için en önemli şeylerden bir tanesidir diye düşünüyorum. Alkol alındıktan sonra hızla ince bağırsaktan kana karışır. Kana karışan alkol miktarına göre beynin çalışmasını yavaşlatır. İçki içen kişinin kanına karışan alkol miktarı belirli bir zamanda ne kadar içtiğine, vücut ölçülerine, cinsiyetine, vücut yapısına ve metabolizmasına, midedeki yiyecek çeşidine ve miktarına göre değişir. Kişi işteki problemleri ile baş edemediği zaman, ailevi problemlerini çözemediği zaman bunları çözmek ya da bunların üzerine gitmek yerine alkol kullanmak gibi yanlış bir yolu seçer. Başlangıçta bu onu rahatlatır, kan düzeyi 10 ila 20 mg. arasında olduğunda kişide hafif bir rahatlık hali olur, bir mutluluk hali olur, yaşadığı günlük olayları çok fazla düşünmez bu nedenle o düzeylerdeki bir alkol günlük hayatımızı bozmaz tam tersine kişinin biraz daha rahat olmasını sağlar, biraz daha gevşemesini sağlar. Ancak tabiî ki alkol bir iki kadehte her zaman insanın tutabileceği bir şey değildir. Çünkü tolerans dediğimiz bir şey vardır, kişi belli sürelerde belli bir maddeyi aldığı zaman, aynı etkiyi sağlamak için o maddenin miktarını artırmak zorundadır. Bu nedenle bir süre sonra alkolün düzeyi, kişinin aldığı alkolün düzeyi artacaktır ve daha ileriki dönemlerde bir kadeh içiyorsa o iki kadeh içiyorsa o üç olacaktır ve belli bir süre sonra artık bağımlılık düzeyine gelecektir. Kan düzeyi 40-60mg.olduğu zaman artık kişide yaptığı hareketleri çok fazla hatırlayamama, dengesiz yürüme gibi bazı davranışlar çıkacaktır ve onun üzerinde alına alkol miktarlarında da tamamen yaptığı şeyi hatırlayamama ve ileriki dönemlerde koma hali ortaya çıkacaktır. O nedenle alkolün, başlangıçta bir başa çıkma yolu olarak, belki faydalı olduğunu, kişiler hissettiği zaman bu alkol alımına devam etmektedirler ama şunu unutmamalıdırlar ki, tolerans geliştiği zaman yani o maddeye karşı vücudumuzda bir alışkanlık geliştiği zaman miktarın artacağını kesinlikle aklımızdan çıkartmamalıyız. Daha sonra, bu miktarın artması ile beraber sosyal hayatımız, aile hayatımız, iş hayatımız, arkadaşlık ortamımız tamamen olumsuz etkilenecek ve başlangıçta çözüm gibi görünen bir başa çıkma yolu bizim için bir çözümsüzlük olacaktır.
Dr. Şeyda Gök