OYUN; Eğlencelidir, keyif verir, Öğretir, bilişsel mekanizmaların çalışması için ortamı hazırlar. Keşiftir ve yeni bir oluşumdur. İnsan davranışında bulunan ve çocuğun sosyal gelişimini destekleyen bir unsurdur. Psikososyal gelişiminin aynasıdır; oyun yoluyla çocuk gerçek duygu, düşünce ve olaylarla başa çıkmak için yeni modeller yaratır. Oyun insanoğlunun içgüdülerinde mevcuttur ve diğer içgüdülerin gelişmesini sağlayandır.
Eğitim, gelişim, pedagoji, psikoloji gibi alanlarda kuramları olan S.Freud, Jean Piaget, Erikson, Vygotsky, Sutton-Simith, Moreno, Montessori, Helanko, Berlyne, K. Gross, Bateson ve diğerleri çalışmalarında, oyunun bir çocuğun bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimindeki önemini vurgulamışlardır.
OYUN VE ÖĞRENME; Okulda ve yaşamın her aşamasında karşımıza çıkan tüm akademik beceriler görsel algılama yoluyla öğrenilir. Bireyin neyi, nasıl göreceği ve algılayacağı, hangi görüntüleri algılayıp hangilerini algılayamayacağı, algıladıklarına ne tür anlamlar yükleyeceği olarak tanımlanan görsel algı, büyük ölçüde çocuğun bilgi birikimi ve yaşam deneyimi alanıyla ilgilidir. 6-7 yaşlarında ilkokul çağına gelen bir çocuğun bilgi birikimi ve deneyimi için şüphesiz ki en iyi araç oyundur. Sek sek oynarken önce hangi sayıya taşı atması gerektiğini planlar, ne kadar uzağa atacağını ölçer, tahminde bulunur, çıkarım yapar, arkadaşının attığı taşı izler, gözlemler, ilişkilendirir, neden-sonuç analizi yapar tıpkı matematik probleminde yaptığı gibi… Oyun hamuruyla oynayan çocuk, objeye ait önce zihninde tasarım yapar, zihninde tasarladıklarını üç boyutlu olarak ortaya çıkarır. Bir mimarın sahip olması gereken en önemli özelliklerinden biri olan 3 boyutlu düşünme becerisini deneyimler, İp atlarken, parktaki oyun tünelinden geçerken, saklambaç, körebe, yerden yüksek oynarken bedenini doğru yere, nasıl konumlandırmasını, ne kadar yukarı ya kaldıracağını görür, farkındalık yaşar, tehlikeyi sezer ve yönetmeyi dener, uzak-yakın, dar-geniş...vb. kavramı deneyimler; yazma çalışmasında kelimeleri iki satır arasına doğru konumlandırma yapabilmesinin eğlenceli bir halini kendi bedenini kullanarak yaşar. Evcilik oynadığında başka birinin rolüne geçer, empati kurar, o rolde belki o güne kadar hiç hissetmediği duygularla tanışır, yeni tanıştığı bu duygularla nasıl baş edeceğine dair stratejiler üretir, gerçek hayatta konuşulması zor olanı söyleme şansına sahip olur. Bahçede kutulardan, kartonlardan yaptığı uzay gemileriyle oynarken hayal eder, çizer, tasarlar, yaratır, yaratılmış olana başka bakış açıları geliştirir, hem günlük hayatımız için, hem de iş dünyası için önemi gittikçe artan inovatif düşünme başlar, Yönergeli oyunlarda; belirli bir sırada yapılması gerekenleri yapar, sırayı takip eder, kendisi yönerge oluşturur; sınıfta öğretmeninin, arkadaşlarının yönergelerini takip eder gibi…
2
Türkçe, matematik, fen, sosyal gibi derslerde kullanılması gereken akademik beceriler için çocuk oyun sayesinde temel becerileri kazanır. Temel becerilere sahip olan bir çocuk artık öğrenmeye hazırdır! OYUN VE RUH SAĞLIĞI; Oyunu sadece çocuğun zihinsel işlevlerini destekler olarak kabul etmemeliyiz. Oyun aynı zamanda çocuğun ruhsal gelişimini de destekler. Çocuk ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar seanslarında oyunları aktif bir şekilde kullanırlar. Oyun onlar için vazgeçilmez bir terapi malzemesidir. Bir çeşit çocuk ve yetişkin grup terapisi olan “Psikodrama’da” oyunlarla çocukların duygusal dünyalarına uzanılır. Freud’un da belirttiği gibi “insanların duyguları, istek ve arzuları oyunda, düş ve fantezilerde ortaya çıkar. Çünkü oyun sırasında bir denetim ya da eleştiri yoktur.” Oyun sırasında çocuk eğlenirken bir yandan da öğrenir. Öğrenme sadece bilişsel değil sosyal gelişim alanında da gerçekleşir; performans kaygısından uzaklaşan çocuk kendini özgür ve rahat hisseder, arkadaşlarının geliştirdikleri yöntemleri inceler, duygularını paylaşır, problemlere farklı bakış açıları geliştirir, keyif alır, eğlenir, sosyalleşir, anı yaşar, yaratıcılık ve üretme başlar…
Yukarıda sadece birkaç örnekle anlatılmaya çalışılan ve bunlar gibi sayısız faydası olan oyuna acaba yeterli zaman veriliyor mu? Eğitimciler/pedagoglar için yeri tartışılmaz olan oyun için günümüzde çocukların ne kadar zamanı var? Çocuklarımızın/öğrencilerimizin günlük rutinlerine baktığımızda; Hafta içi günün büyük bir kısmını 8-9 saatini okulda geçiren bir ilkokul öğrencisi; ortalama 6 teneffüsün yarısını oyunla geçirdiğinde (yemek teneffüsü dahil) günde yaklaşık olarak sadece 40 dakika oyun oynayabilmektedir. Eve geldikten sonra dinlenme, yemek, ödev…vb. ihtiyaçlar giderildikten sonra bu 40 dakikaya belki yarım belki de en fazla 1 saat eklenebilir. Hafta sonları ise durumda çok farklılık görünmemektedir; o Yemek, uyku, TV., banyo...vb. ihtiyaçlar o Basketbol, voleybol, yüzme...vb. spor antrenmanları o Arkadaş doğum günleri o Alış veriş gezileri o Ödev ve kitap okuma derken geriye kalan oldukça kısıtlı bir zamandır.
Tüm bu etkinliklerden sonra oyuna ne kadar süre kalabilir ki? Haftalık toplam geçirdiğimiz 168 saatin (uyku dahil) ne kadarı oyunla geçiyor? Maalesef son derece az bir kısmı. En iyi ihtimalle 10-12 saati. Oysaki bu 10-12 saate sığdırılması gereken koca bir dünya var!
OKULLAR VE OYUN: Oyunun her geçen gün öneminin daha da anlaşılması, çocuğun dünyasında sadece boş zaman geçirmesi olarak düşünülmemesi, günlük rutinde oyuna yeteri kadar zaman kalmaması nedeniyle günümüz eğitimcileri oyunu okul sürecine dahil etme gereksinimi duymaya ve oyunu sadece teneffüslerle kısıtlamayarak mümkün olan her dersin içine dahil etmeye çalışmaktadırlar.
3
Konuyla ilgili öğretmenler, rehber öğretmenler, süpervizörler çocukların gelişim özelliklerine göre oyunları programlarına dahil etmekte, bu konuda çok değerli çalışmalar yürütmektedirler. Ne yazık ki ülkemizde çocuklar için geliştirilmiş, müfredatla birlikte ele alınan sistematik bir oyun programı yok denecek kadar azdır. Bu noktada okullarda uygulanan Mind Lab Oyun Programı son derece işlevseldir. Mind Lab çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini göz önünde bulundurularak geliştirilmiş, oyun temelli bir programdır. Program hem yatay, hem de dikey olarak çocukların gelişim özelliklerine göre yapılandırılmıştır. 2019-2020 Eğitim Öğretim Yılında ülkemizde birçok şehirde yüzlerce öğretmenin liderliğinde, binlerce öğrenci tarafından oynanan oyunlarla çocukların akademik hayatta sahip olması istenen temel beceriler oluşturulmakta ve desteklemektedir.
OYUN VE KÜLTÜR-TARİH; Çocuğun gelişimindeki katkılarının yanı sıra oyun aynı zamanda bir toplumun kültürüyle ilgili de bilgiler verir, tarihe ışık tutar. Oyunlarda kültürün etkisini inceleyen ilk kuramcılardan olan Sutton-Simith kuramında, oyunlarda tarihsel faktörlerin önemini vurgulamış, oyuncaklara dikkat çekerek, oyuncakların oyun malzemeleri olmalarının yanı sıra kültürel ürünler olduklarını da vurgulamıştır. Oyunlara bakarak bir toplumun özelliklerini öğrenebilir, onların günlük yaşamlarına dair fikir sahibi olabiliriz. Hollandalı ressam Pieter Bruegel'in (1525-1569) Çocuk Oyunları isimli eserinde o günün dünyasını yansıttığı gibi;
SONUÇ OLARAK OYUN; Hayatın içinde, okul çağında her kademe de, mümkün olan her dersin içinde olmalıdır! Vakit kaybı olarak görülmemeli, gereken önem verilmelidir.