Kekemelik

Nedir?
Konuşmanın akıcılığı ve ritminin, duraklamalar, tekrarlar, uzatmalarla ve çoğu kez bunlara eşlik eden beden hareketleriyle (burun kırıştırmak, göz kırpmak, el – kol hareketleri gibi) kesintiye uğramasıdır. Bu duraklama, tekrar, uzatma sözcüğe başında, ortasında yada sonunda görülebilir.
Ne zaman başlar ve neden?
Kekemelik çoğunlukla 3-7 yas arasında ortaya çıkmaktadır. Erken dönem kekemeliği dediğimiz bu durum çocukların % 4’ünde görülmektedir. Bu % 4’lük grubun %75’i bu sorunu kendiliğinden aşabilirken, % 25’inde ilerleyen dönemlerde de kekemelik görülmektedir. Bu dönemde çocuğun dil gelişiminde hızlı bir gelişme olmakta, basit dil yapılarından yetişkin dil yapılarına doğru bir gelişim göstermekte ve sözcük dağarcığı hızla genişlemektedir. Ancak dil yapısında görülen gelişim ile üretim kapasitesi aynı değildir. Çocuk hangi sözcüğü söyleyeceğini biliyor olabilir; ancak o sözcüğü çağırmada zorlanmalar yaşıyor olabilir. Bir sözcüğü bulma ile sözcük dağarcığında o sözcüğün olması farklı becerilerdir. Dolayısıyla çocuk konuşurken aynı sözcüğü yada cümleyi tekrarlama, nefes kontrolünde zorlanma sebebiyle uygunsuz duraklamalar yapabilmektedir. 3-7 yaş arasındaki çocukların konuşmalarında gözlenebilen ve normal olarak kabul edilen bu konuşma akıcısızlıkları bazen kalıcı bir duruma dönüşebilir. Bu dönemde çocukla ilgilenen yetişkinlerin çocuğu düzgün, kekelemeden konuşması için uyarmaması, söylemek istediklerini onun yerine tamamlamaması, konuşma biçimi hakkında yorum yada eleştiri yapmaması, çocuğu sakince dinlemesi önemlidir.
Erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla daha sık rastlanır.
Kekemeliğin nedeni hala araştırılan, kesin bir cevap bulunamamış güncel bir konudur. Geçmişte kekemeliğin nedenini açıklamak için ortaya konan pek çok kuram, kekemeliğin nedenini açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bir çocuk korkudan, aşırı heyecandan kekeme olmaz. Yani kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklanmadığı bilimsel olarak da kanıtlanmış bir gerçektir. Ancak bu tarz duygusal yaşantılar genetik bir yatkınlık söz konusu ise yani ailede kekeme olan bir kimse (anne, baba, teyze, amca, vs.) varsa tetikleyici bir rol oynayabilir. Duygusal durumdaki değişiklikler konuşmayı etkiler; ama konuşmadaki her hangi bir akıcısızlığın yada başka bir bozukluğun nedeni değildir. Eğer öyle olsaydı korkan, aşırı heyecan yaşayan çocukların hepsinin kekeme olması gerekirdi! Kekemeliğin nedeninin biyolojik, fizyolojik yada çocuğa karşı olan tutumlardan kaynaklandığını ileri süren görüşler ise hızla önemini kaybetmektedir. Son yıllarda beyin görüntüleme sistemlerinin de gelişmesiyle beraber beyin aktiviteleri üzerine odaklanan çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Yapılan çalışmalarda kekeleyen bireylerin kekeleme anında sağ beyin yarı küresinde, kekelemeyen bireylerden farklı olarak birtakım aktivitelerin olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu aktivitelerin konuşmanın akıcılığı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu henüz netlik kazanmamıştır.
Tedavisi mümkün müdür?
Kekemelik terapilerinde amaç kekemeliği kontrol altına alabilmektedir. Dolayısıyla kekemeliğin kontrol altına alınabilen bir durum olduğunu söylemek mümkündür. Değerlendirme ile başlayan terapi sürecinde kişinin fark etmesi, kontrol altına alması ve günlük yaşantısına genellemesi çalışılmaktadır.

Haz: Uzm Dil ve Konuşma Terapisti Elçin TADIHAN