Erteleme - SON

Ertelemeye ilişkin yazılarımızın sonuna geldik. Bu yazıda konuyla ilgili araştırmalara ve alternatif fikirlere değiniyor olacağım.
Kronik (uzun süredir devam eden, tekrarlayan) ertelemenin pek çok kişiyi etkilediğinden bahsetmiştim. 2005’te yapılan bir uluslararası araştırmada (Amerika, Avustralya ve İngiltere’yi kapsayan) erteleme ve yetişkinler arasında ilişkiye bakılmış. Bu araştırmaya göre erteleme davranışında kadın erkek ayrımı yok. İki cinste de benzer oranlarda görülen bir davranış. 1998’de üniversite öğrencileri arasında yapılmış olan bir başka araştırmaya göre ise öğrencilerin yaklaşık yüzde ellisi ertelemeyi hayatlarını orta veya ciddi düzeyde etkileyen bir sorun olarak tanımlamışlar.
Yine üniversite öğrencilerinin katıldığı 2000’de yapılmış başka bir çalışmada, hem verilecek kararlarını hem de yapılacak/bitirilecek işlerini erteleyenlerin gelecek yönelimlerinin yüksek, geçmiş yönelimlerinin ise düşük olduğu bulunmuş. Bu şu demek; bu gençler geçmişteki başarı ve başarısızlıklarına o kadar odaklanmış oluyorlar ki gelecekleri için hedef koyma ve bu hedef doğrultusunda gitmekte zorlanıyorlar. Benze biçimde Spector ve Ferrari isimlerindeki uzmanlar bu durumu “erteleyenler anıları ile o kadar ilgililer ki, geleceğe yönelmekte zorlanıyorlar” diye tanımlıyorlar.
Konuyla ilgili çalışmalara baktığımda ertelemenin bir davranış olmasının yanında bir kişilik özelliği de olabileceğini düşünen araştırmacılara rastladım. Bu özelliği baskın kişilerin genellikle daha fazla kaygı düzeyine sahip oldukları, daha az erteleyenlerin ya da ertelemeyenlerin ise daha düşük kaygı düzeyine sahip olduklarını ifade ettikleri görülmüş. Yani daha sık erteleme, daha fazla kaygı demek. Kronik olarak karar almalarını veya işlerini erteleyen kişiler, diğerlerine oranla daha stresli olduklarını ve daha fazla hastalandıklarını da belirtmişler.
Bu arada belirtmende geçemeyeceğim. 2005’te ortaya atılan bir alternatif fikir bulunmakta. Bu yaklaşımda erteleyen kişiler ikiye ayrılıyor: aktif ve pasif.  Buna göre benim yazılarımda tanımladığım tip “pasif” tip. Aktif erteleyiciler ise, zaman baskısını lehlerine kullanabilen, işin bitiş tarihi yaklaştığında duygularına değil işin kendisine odaklanabilen, bu tam konsantrasyon nedeni ile de başarılı olabilen kişiler. Bu yaklaşımın mimarları Chu ve Choi’ye göre bu iki tipin sergilediği davranışlar aynı görünse de aslında yaşadıkları süreç ve sonuçlar aynı değil. Belirtmiş olduğum gibi bu bir alternatif görüş ve henüz üzerinde yapılmış çok fazla araştırma da yok.
Zaman yönetimi, gelecek hedeflerinin net ve akıllıca konulması, kişinin kendini kabul etmesi (her zaman mükemmel olamayacağını veya her konuda üstün başarı sergileyemeyeceğini gibi), kendine güven, doğru yerlerden destek alma gibi tutum ve davranışlar ertelemeyi azaltabilir. Uzmanlar, eğitimcilerin ve ebeveynlerin bu konuyu başlı başına ele almalarını ve gençlerle açıkça konuşmalarını öneriyorlar. Sonuçta hedef belirlenemediğinde, kaygı artar ve  motivasyon da kalmaz.

Bir sonraki yazıda başka bir konuda buluşmak üzere…

Saygılarımla
Uzman Psikolojik Danışman
Bengü Büyükdere