Tematik atölye çalışması, sanata ve resme dair malzemeler kullanarak yürütülen terapötik bir çalışmadır. Eğitime veya estetiğe yönelik bir yaklaşım olmaksızın, boya, su, fırça, kalem ve kâğıt kullanımı ile çocuğun kendisini ifade edebilmesi için yeni bir ortam yaratmayı hedefler. Bazı duygu, çatışma ve çelişkilerin söze dökülmesi bir yetişkin için bile zor bir süreç olabilirken, çocuklar için ise dilin kullanımı henüz yeni ve olgunlaşmamış bir yapıda olmasından dolayı onları etkileyen şeyleri ifade etmeleri, onlara ulaşmaları ve anlam yüklemeleri daha da zor olması beklenir. Bu nedenle, serbestçe boyaları ve renkleri kullanarak oluşturdukları resimler aracılığı ile kendilerini ifade etmeleri, iç dünyalarını yansıtmaları kolaylaşır. Resmedilen her şeyin anlamı ise sadece çocuğun ona yüklediği anlam doğrultusunda belirlenir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı çocuğun üretimlerini ve bunların çocuğun iç dünyasındaki anlamlarını onunla birlikte kavramaya çalışmaktır.
Sözel ve sözel olmayan ifadenin ortaya çıkabilmesi için hareket ve ifade özgürlüğü önemlidir. Tematik atölye çalışmaları da bu nedenle çocuğun ortaya koymaya hazır olduğu konulardan yola çıkarak yürütülür, oynayacağı oyuna bir kısıtlama getirilmez, kullanacağı boyaları ona sunarak müdahale etmeksizin sahiplenmesi beklenir.
Elleri boyaya ve/veya suya batırarak yapılan oyunlar ve çalışmalar, beden sınırlarını belirlemekte otistik çocuklara yardımcı olur. Bunun için elbette zaman gerekir. Çocuk ile iletişimin sağlanması ve ebeveynlerin yardımı ile her çocuk için özgün bir çalışma ortamının hazırlanması birincil önem taşımaktadır. Bu nedenle ebeveyn ve çocuk ile yapılan ilk görüşmenin ardından her çocuğun ihtiyacına göre terapötik çerçevenin yani sıra kendisine uygun olacak sınırlar çizilmelidir.
Duyuların uyarıldığı bu aktivitelerde paylaşım ve serbest ifade kolaylaşır. Otistik çocuklar için bedenin sınırları ruhsal bir çerçeve içerisinde belirlenemediğinden, çocuk bu sınırları duyuları aracılığı ile deneyimler. Nesnelere dokunmak, hatta onlara vurmak bedeninin nerede bittiğini anlamaya ve hissetmeye yönelik hareketlerdir. Bu sürecin tekrarı çocuğun bu sınırları tekrar tekrar kontrol etme ihtiyacına dayanmaktadır. Bu nedenle,  « parçalanma » duygusunu önlemek üzere, bedeninin nerede başladığını ve bittiğini farklı hareketler yoluyla deneyimlemeye çalışır. Başka bir değişle, çocuk bu şekilde varlığını hissederek deneyimler. Dokunuşlarının birçok duyuyu harekete geçiriyor olması ise çocuğa bu deneyiminde yardımcı olur. Dokunmak,  bir nesneye vurmak veya koklamak dokunmanın ortaya çıkardığı el ve nesne arasındaki sınırın yanı sıra, ses duyma ve koku alma duyularını da harekete geçirir. Bu şekilde ise, bedeni aracılığı ile beden ve dış dünya arasında ayrım yapmaya yönelik bir çalışma gerçekleştirir.
Ruhsal olanı ortaya çıkarmak üzere izlenen bu uzun soluklu çalışma, çocuğun daha önce farklı yollara başvurarak deneyimledigi bedenini bu defa terapötik bir ortam çerçevesinde deneyimleyerek, bedenine anlam vermesi için bir alan yaratmayı amaçlar.

Fiona Faraci
Uzm. Klinik Psikolog
Université de Provence, Aix – Marseille I. Klinik Psikopatoloji ve Psikanaliz.

  Copyright 2007.Içerigindeki bilgi izinsiz kullanilamaz.
Web Yazilim Çigdem Erdogan